Lagari Hasan Çelebi

IV. Murad döneminde barut macunundan hazırlanmış fişekler vasıtasıyla uçtuğu rivayet edilen Osmanlı sanatkârı.

Hayatı hakkındaki bilgiler, çağdaşı Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde anlattıklarına dayanır. Evliya Çelebi’ye göre 1042 (1632-33) yılında, IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan’ın doğumu münasebetiyle yapılan şenlikler sırasında 50 okka barut macunundan yedi kollu bir fişek icat etmiş, “Padişahım, seni hudâya ısmarladım, Îsâ nebî ile konuşmaya gidiyorum” diyerek Sarayburnu’nda IV. Murad’ın huzurunda fişeğe binmiş, yardımcılarının fişeği ateşlemesiyle havaya yükselmiştir; havada iken yanındaki fişekleri ateşleyince denizin yüzü aydınlanmış, büyük
fişeğinin barutu kalmayıp yere doğru düşerken de ellerindeki kartal kanatlarını açıp Sinan Paşa Köşkü önünde denize inmiştir. Oradan da yüzerek padişahın huzuruna gelmiş ve, “Padişahım, Îsâ nebî sana selâm etti” diyerek şaka yapmıştır. Sultan Murad Hasan Çelebi’ye 1 kese akçe vermiş, ayrıca onu 70 akçe yevmiye ile sipahi yazdırmıştır. Yine Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre daha sonra Kırım’a Selâmet Giray Han’ın yanına giden Lâgarî orada vefat etmiştir.

“Yâr-ı gār-ı sâdıkımız” demesinden Evliya Çelebi’nin yakın dostlarından olduğu anlaşılan Hasan Çelebi’nin barutun itme gücüne dayalı, tepki prensibiyle çalışan iptidai bir füze ile havaya yükselerek yavaşça denize inme hadisesinin, Evliya Çelebi’nin anlattıklarına dayanılarak yapılan hesaplamalar neticesinde mümkün olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu hesaplamalara göre Lâgarî’nin bu iptidai roketle 250 m. kadar havaya yükselmiş olabileceği, “Deniz yüzünü aydınlattı” şeklindeki ifadeden burada iken ateşlediği öteki fişeklerle muhtemelen yönünü değiştirdiği, iki elinde tuttuğu kartal kanadı şeklinde tasvir edilen şeyin bir nevi paraşüt vazifesi gördüğü ve bu sayede yavaşça denize indiği anlaşılmaktadır.