BATILI GÖZÜYLE OSMANLI TÜRKLERİ

Osmanlı memleketlerini ve hususiyle İstanbul'u gezmeye gelen aşağı-yukarı bütün seyyahlar, Türkler'in tabiat sevgisine atıfta bulunurlar ve bunu çok açık bir şekilde belirtirler. Meselâ bunlardan Fransız Alphonse de Lamartine diyor ki:
"Türkler'deki tabiat sevgisi hudutsuzdur. Bu milletin başlıca insiyâki, sevk-i tabiîsi (iç güdüsü) budur. Soylu, kibar veya halk adamı, büyük ve küçük bütün Türkler'in tek bir isteği, tek bir duygusu var: Göz zevki, güzel bir ufku seyretmek zevki. Eğer evinin yeri uygun değil, kişi yoksulsa; hiç değilse bir ağaca, kuşlara, bir koyuna, bir toprak parçası üstündeki basit kulübesinin çevresindeki ötüşen güvercinlere mâlik olmak ister. Zira bu ona yeter."
Evet, nerede yüksek, zarif, İlâhî güzellikte bir tümsek, bir tepe, bir tabiat parçası varsa orada muhakkak bir câmi, bir saray, veya bir basit Türk evi görülürdü. Hârikulâde bir ufkun karşısında oturmak; başının üstünde ağaç dalları ve yanında bir çeşme, gözünün önünde kırlar veyahut deniz... Ve orada ufuklara doğru mütefekkirâne bir seyirle saatler, günler geçirmek... İşte Osmanlı Türkleri'nin yani o mübârek ecdâdımızın hayatı böylesine zarif ve mânâlıydı...
Onlar kalabalıklar içinde yaşamanın verebildiği hazlara pek kıymet vermezlerdi. Tabiattan aldıkları onlara yeterdi. Tefekkür eder, tezekkür eder, namaz ve niyazla meşgul olurlardı.
Bir İngiliz olan Julia Pardoe ise, "Türkler kendilerini, yalnız Allâh'ın kulu sayarlar. Bunun için de dünyanın mallarına iğreti gözüyle bakarlar, kendilerindeki fazla olan şeyleri de olmayanlara verirler" diye tavsif ederek şöyle devam eder: "Türk, mutluluğu, bilhassa bütün zevklerin sâde ve en tabiî olanında bulur.... etrafını seyrederek ve kendi kendine düşünerek, bulunduğu yerdeki güzelliğin verdiği tam bir sükûn ve huzur içinde hiç bıkmadan saatlerce oturur."
Pardoe şunları da sözlerine ilâve ediyor: "Batı'nın şâşaalı isrâfından, süslü salonlarından, büyük sosyetelerin parfüm kokusu sinmiş duvarlarından bir Türk'ün ince zevki ve hâkim bir tepeden bahar çiçekleri kokusu yayan bir vâdiye bakışı, zevklerin en iyisidir. Biz onları bilimde olduğu kadar, eğlenmede de geri bıraktığımıza kendimizi inandırmaya çalışarak şarlatanlık yaparken, onlar hayatın tadını çıkarıyorlar."

Konular